Sevgili okurlarım merhaba, bu hafta Maltepe belediyesinin davetlisi olarak İstanbul’daydım. Etkinlik bittikten sonra PanoramaGent gazetesi sahibi Cihan Çöl ve eşi Chantal’la Sultanahmet’i gezmek için yola çıktık. Anadolu yakasından Avrupa yakasına Marmaray tramvayıyla geçeceğiz. Gurur duyacağım mükemmellikte modern dizayn edilmiş adeta göz kamaştırıyordu. Gişedeyiz, orada bulunan genç bir çifte: “Geçiş kartını nereden alabiliriz? Bize yardımcı olursanız sevinirim.” Dedim.
Genç kızımız çantasından kartını çıkardı ve: “Buyurun benim kartımı kullanın. Yeni kart almanıza gerek yok kartım sizde kalsın tekrar kullanırsınız.” Dedi.
“İstanbul’da İstanbullu kalmadı” diyenlere inat genç kızımız yardımlaşmanın hala var olduğunu kanıtlıyordu. Bu turu, kızımızın güzel yüzünü güzel ve özel tavrını hiç unutmayacaktım. Nazik tavrına teşekkür ederek tramvaya bindik on dakikada Avrupa yakasına geçtik. Cihan bey rüyasını gerçekleştirmek için Galata Köprüsüne balık tutmaya gitti. Bense tam 21 yıl sonra Sultanahmet’i Chantal’la birlikte gezmeye koyuldum. Doğal bakirliği tamamen bozulmuş, ağaç dikilmeyecek alana ağaçlar dikilmiş, köklenip büyüyen ağaçlar görkemli Blue Mosk ve çevresini kapatmıştı. Etrafa onlarca banklar yapılmış, Camilerin arasından arabalar dolmuşlar geçiyordu. Görüntüsü hiç hoş olmayan gişeler yapılmış Ayasofya Camisine giriş için 40 TL ödeniyordu. Esnafın iş yaptığı sokaklara sıkıştırılmış tramvay yolu yapılmış esnafın önü kapatılmış yayalara yürüyüş alanları bırakılmamıştı. Gördüklerim karşısında gözyaşlarıma hakim olamadım yüreğim yandı ağladım!..
Oradan ayrıldık yürüyerek Mısır Çarşısına yöneldik ve Galata Köprüsüne kadar yürüdük. Yol boyunca etrafı üzülerek seyrettim ve Chantal’a: “İstanbul’u Arap topluluğu zapt etmiş, İstanbullu kalmamış.” Dedim.
Tabi 21 yıl önceki İstanbul’u Chantal bilmiyordu. Hoş bulmadığı tavrıma: “Ben seni bütün renklerden yana biliyordum. Irkçı mı oldun?” Diye gülümsedi.
Gördüklerim karşısında ırkçılığım değil milliyetçiliğim tutmuştu, yol boyu etraf çöp yığınıyla doluydu ve ellerine geçen her nesneyi yol kıyılarına fırlatmışlardı. Sultanahmet’ten Mısır Çarşısına ve Galata Köprüsüne kadar nedeyse hiçbir İstanbulluyla karşılaşmadık. Sokaklar Araplarla doluydu. Ülkelerinde savaş var kadınlar çocuklar öldürülüyor, onlarsa savaştan kaçarak çöplerini İstanbul sokaklarına saçıyordu. Kadınlarını çarşafla kapatıp Antalya Akdeniz sahilinde bokse şortla yani iç çamaşırıyla yüzen bu adamların acaba ülkemde işi neydi?